Yukarıda sorduğum soruya hemen yanıt vereyim. Fakat öncelikle Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yılı ve 29 Cumhuriyet Bayram’ımız tekrar tekrar kutlu olsun. Nice 100 yaşlara Türkiye demek istiyorum.

Şimdi gelelim sorunun cevabına.. Eskişehirspor’un ligde 2 hafta özelinde gördüğümüz performansı, takımın BAL 6. Grup şampiyonluğu için oyun olarak ve mental olarak biraz daha çaba göstermesi gerektiğini söylüyor. Fakat bazı kesimlerin büyük eleştiriler savurduğu gibi zayıf bir oyun ortada yok, bu konuda öncelikle anlaşalım. Eskişehirspor, Demirspor maçında özellikle de Yunusemrespor maçında net pozisyonlara girebilen, gol potansiyeli yüksek ve yetenekli bir ekip görüntüsü verdi. Zaten BAL’da en önemli hususlardan biri gol atabilme kabiliyeti yüksek bir takıma sahip olmak. Yetenek skalası ne kadar yukarıya çıkıyorsa bir takımda o takım sezon ilerledikçe rakipleriyle arayı açıyor.

Elbette tek başına yetenek bu ligde şampiyon olmaya yetmez. Sezon öncesinde, sezon başında her zaman söylediğim gibi bu takımın önemli bir tempo sorunu var. Ben daha önceki yazılarımda Eskişehirspor’da tempo sorununun kısa vadede ortadan kalkacağını düşündüğümü söylemiştim. Bu öngörüm pek gerçekleşmedi diyebilirim. Umuyorum ki tempo sorunu kısa vadede olmasa da orta vadede çözülür ve Es Es’in gerçek oyun kalitesini net şekilde görme imkanı buluruz. Çünkü bu temposuzluk Eskişehirspor’un aslında BAL seviyesinde ne denli akılcı ve akıcı bir oyun oynamak istediği gerçeğini çok fazla gölgeliyor. Hal böyle olunca taraftarda ve futbol çevrelerinde bence biraz abartılı bir telaş başlıyor. İnsanların telaşını çok iyi anlıyorum. Yıllardır sürekli düşüşte olan bir “Anadolu Efsanesi” var ve kimsede artık bir hataya daha sabır kalmadı. Fakat futbolda inişler ve çıkışlar olacaktır. İstikrarı sağlamak için bu takımın biraz daha süreye ihtiyacı var gibi görünüyor. Önemli olan bu süreçte tüm puanları kazanabilmekti. Es Es bunu başardı ve 9 puanı kritik Sincan maçı öncesi cebine koydu.

9 puan ile evinde, direkt rakiplerinden biri olarak gördüğü Sincan maçına çıkacak olması Eskişehirspor için bence büyük artı. Farklı bir atmosferde ve tabloda bu karşılaşma daha zorlu geçebilirdi. Yunusemrespor’un pozisyonlar bulduğu, etkili olduğu ve öne geçtiği maçtan Es Es’in yara almadan kurtulması takımın bir sonraki aşamaya daha özgüvenli geçmesine vesile olacaktır. Yunusemrespor’u gol sevinci vs. gibi faktörlerden dolayı eleştirenler olabilir ancak; Eskişehir’in takımı Yunusemrespor, Eskişehirspor karşısında öyle bir oyun ortaya koydu ki bu oyun Es Es’in uzun vadede faydasına olacak. Yunusemre’nin nispeten beklenmedik performansı Eskişehirspor’u silkeledi ve maçın sonunda kendine getirdi. Bu zorlu mücadele Eskişehirspor’a bu ligde işler öyle çok kolay değil mesajı verdi. Bırakın bu mesajı Yunusemrespor versin. Eskişehir futbolunda kalite artsın ki Eskişehirspor da bu kentin futbolunun lokomotifi olarak oyununu daha yukarıya taşısın. Rahat kazanılan bir Yunusemrespor maçından daha ziyade böyle geriden gelerek kazanılan ve rakibin Es Es’i zorladığı bir maçta gelen galibiyetin uzun lig maratonundaki kıymeti elbet anlaşılacaktır.

Tekrar Eskişehirspor’un oyununa dönersek takımın tempo sorunu var, bunu söyledik. Takımın özel yetenekleri ve ön alanda yüksek gol potansiyeli de var, bunu da artı olarak yazdık. Aynı zamanda kadro kalitesi gayet bu lige yeterli. Tüm bu doneleri verdikten sonra 3. hafta sonunda temel sorun gibi görünen tempoya geri dönelim. Eskişehirspor’da tempo sorununun birincil nedeni orta alanda 6 ve 8 numara mevkiinde yer alan futbolcuların pas trafiğinde çok ağır kalmaları. Özellikle savunmadan gelen topları kanatlara veya ileri uca taşıma noktasında Es Es çok ağır kalıyor. Savunma tandeminde stoper Arda’nın tarafında da 1. bölgeden 2. bölgeye top geçişinde ciddi bir tempo problemi var. Orta alana ne zaman benim çok beğendiğim bir oyuncu olan ve orta alanda güven veren isimlerden Kerem Eryılmaz dahil olsa tempo sorunu bir nebze olsun çözülüyor. Orta alan 3’lemesinde İbrahim Hoca umuyorum ki kısa süre içinde, sakat ve eksikler olmadığı dahilde ideal rotasyonu kuracaktır. Tabii bir de “genç oyuncu” kuralı var. Bunu da düşünerek bir genel rotasyon ve 11 oluşturmak gerekiyor. Rotasyon eleştirisi yaparken “genç” oyuncu kuralını gözetmek ve ona göre bir eleştiri yapmak lazım.

Benim orta alanın göbeğinden kaynaklandığını düşündüğüm tempo problemine naçizane çözüm önerim 10 numara benzeri serbest bir forvet arkası oyuncudan vazgeçmek. Ama bu durum da takımın yetenek skalasını aşağıya çekebilir. Oradaki kurguyu çok ince hesaplayarak bir 6, iki 8 formasyonuna geçmek gerek. Bunu da elbette İbrahim Baş tecrübesinde bir hoca benden çok daha iyi yapacaktır. Eskişehirspor tempo sorununu çözerse mental olarak da daha güçlü bir takım olacağı için gelecek için bu temel sorun dışında şimdilik şampiyonluk yolunda başka bir problem görünmüyor.

Taraftar her zaman olduğu gibi Eskişehirspor’un arkasında. BAL’da 11 bin kişi maça geliyorsa bu büyük taraftar her türlü övgüyü hak ediyor ve şampiyonluk görmek istemesi de gayet doğal. Bu sebeple Eskişehirspor’un üzerinde bu sezon boyunca bir baskı hep olacak. Bunu zaten bilmeyen yoktur herhalde. Bu ortamda, bu atmosferde bence işler şu anda yolunda gidiyor. Es Es kazanıyor, yetenek ortaya koyuyor. Buna bir de tempolu oyun eklendiğinde inanın tüm rakipler Eskişehirspor’u gördüğünde önünü ilikleyecek. Eskişehirspor grubunun en kaliteli ekiplerinin başında geliyor, bunu unutmayalım.

Her zaman söylediğim gibi umuyorum yolun sonu şampiyonluk olur. Büyük Eskişehirspor camiası ve taraftarının bu şampiyonluğa çok ihtiyacı var. Hafta sonunda Sincan maçında stadı dolduralım ve rakibe kiminle oynadığı mesajını verelim. Bu maçta alınacak galibiyet çok büyük anlam taşıyor ve gelecek için önemli bir gösterge olacak. Sincan maçını kazanarak 4’te 4 yaptığımız bir hafta sonu sonrasında yine bu köşede görüşmek dileğiyle…

Herkese iyi haftalar, saygılar…