Haber: Buğrahan Doğangil

Daha çok kısa bir zaman önce, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ve Cumhuriyetimizin 100. yılı kutlamalarını geride bıraktık. Cumhuriyetin 100. yılı için 27 Ekim Cuma günü Diyanet İşleri'nin yayımladığı cuma hutbesi büyük bir tartışmaya yol açmış ve kamuoyunun büyük kısmı bu hutbeyi "skandal" olarak değerlendirmişti. Atatürk'e yer verilmeyen ve Cumhuriyet vurgusu yeterli olmayan hutbe ile toplumu ikiye bölen, toplumda kin ve nefret ortamı yaratan Diyanet İşleri Başkanlığı 10 Kasım'da da boş durmadı.

Zaten cuma hutbelerinde resmi bayramlara ve ulusal günlere yer vermekten imtina eden Diyanet, Atatürk'ün ölüm yıldönümü olan 10 Kasım'da yayımladığı cuma hutbesinde de Atatürk'e yer vermedi. 2023 yılında cuma gününe gelen 10 Kasım'da Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu İstiklal Savaşı Gazisi Mustafa Kemal Atatürk'ü anmak istemeyen ve düşmanca tavırlar sergileyen Diyanet İşleri yine halkın büyük bölümünden tepki aldı. Aynı zamanda Atatürk'ü anmayan ve artık düşmanlık güttüğü gün gibi açık hale gelen Diyanet İşleri Başkanlığı'nı da Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu biliniyor. Kurucusunu ve Cumhuriyetimizin büyük lideri Atatürk'ü cuma hutbesine dahil edemeyen Diyanet yine sınıfta kaldı.

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın diyanethaber.com.tr isimli internet sitesinden paylaştığı ve Atatürk'ü anmadığı 10 Kasım 2023 tarihli cuma hutbesinin tam metni ise şöyle;

AZİM VE GAYRET SAHİBİ BİR MÜMİN OLABİLMEK

Muhterem Müslümanlar!

Peygamber Efendimiz (s.a.s), bütün insanlığı, bir olan Allah’a inanmaya ve sadece O’na kul olmaya çağırdı. Mekkeli müşrikler, onun bu davetine icabet etmediler. Dahası ona cephe aldılar, düşmanlık ettiler. Her türlü zulüm ve baskıyı ona reva gördüler. Allah Resûlü (s.a.s) ise hiçbir zaman davasından vazgeçmedi. İnancını, azmini ve gayretini asla yitirmedi. Çünkü onun bir gayesi vardı. O gaye, yeryüzünün en değerli varlığı olan insanoğluna başıboş bırakılmadığını, sorumluluklarının olduğunu hatırlatmaktı.

Aziz Müminler!

Bugün, Müslümanların içinde bulunduğu sıkıntıların temel sebebi, inandıkları dava uğrunda yeterince azim ve gayretlerini gösterememeleridir. Bu uğurda, ahlaklı, dürüst, ilkeli ve disiplinli çalışma alışkanlıklarına gereken önemi verememeleridir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), bir hadisinde şöyle buyurmaktadır: “Allah Teâlâ, sizden birinin yaptığı işi en güzel şekilde yapmasından memnun kalır."

Kıymetli Müslümanlar!

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in ümmeti olarak bize düşen, İslam davası uğruna azim ve gayret sahibi bir mümin olabilmektir. Azim, İslam’ın hayat veren mesajlarına bağlı kalma kararlılığıdır. Samimi bir niyetle iyiye ve güzele ulaşma arzusudur. Bütün sıkıntılara rağmen morali yüksek, ümidi diri tutma iradesidir. Gayret ise azmedilen şeyleri hayata aktarma çabasıdır. Maddi ve manevi bütün sebeplere sarıldıktan sonra sabırla hedefe yürümektir. Her daim iyiliğin ve hayrın yayılması için mücadele etmektir. Kötülerin kötülüklerine rağmen iyi kalabilme ve iyiliği hâkim kılabilmektir. Zalimlerin zulmüne rağmen hak ve hakikatten ayrılmamaktır. Bu yolda asla yılgınlığa kapılmamak, âcizlik göstermemektir.

Değerli Müminler!

Resûl-i Ekrem (s.a.s), Allah, ihmalkârlık ve gevşeklikten hoşlanmaz.” buyurmaktadır. Bunun içindir ki Müslüman, hayatının hiçbir anında gevşeklik göstermez, rehavete kapılmaz. Vazgeçmez, mücadeleyi bırakmaz. Nemelazımcılık, vurdumduymazlık ve boş vermişlik mümine yakışmaz. Müslüman, tembellikten uzak durur. O, çalışmadan kazanamayacağını, emek vermeden ve alın teri dökmeden başarı elde edemeyeceğini bilir.

Muhterem Müslümanlar!

Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in dualarından biri de şöyledir: “Allah’ım! Acizlikten ve tembellikten sana sığınırım.” Onun bu duasına gönülden “Âmin!” diyen müminler olarak, azim ve gayrete sarılıp insanlığı haksızlık ve zulümlerden kurtaracak olan bizleriz. İmanımızdan aldığımız güçle insanlığın barış ve huzuru için çalışacak olan biziz. Bizlerin azim ve gayretiyle başta Filistin’deki kardeşlerimiz olmak üzere bütün mazlumların yüzü gülecektir; hüzün, yerini sevince bırakacaktır. Zira inancımız, bize bu görevi yüklemekte; insanlık, bizden bunu beklemekte; tarihimiz, bizi buna davet etmektedir.

Öyleyse Aziz Kardeşlerim!

İlmin, irfanın ve bilimin ışığında çalışmalarımıza hız verelim. Yeryüzünün imarı, güvenli bir geleceğin inşası için sorumluluklarımızı yerine getirelim. Yaptığımız her işin hakkını verelim; en sağlam, en doğru ve en güzelini yapmaya çaba gösterelim. Nitekim böyle bir sorumluluk bilinciyle çalışan şanlı ecdadımız, aziz şehitlerimiz ve kahraman gazilerimiz, bu toprakları bize vatan kılmak için var gücüyle gayret gösterdiler. Nice başarılar elde ettiler. Her birini rahmet ve minnetle yâd ediyoruz. Mekânları cennet, makamları âlî olsun. Unutmayalım ki, Rabbimiz, azim ve gayretle çalışan hiçbir kulunun emeğini asla zayi etmeyecektir.

Hutbemi Kehf suresi otuzuncu ayetin mealiyle bitiriyorum: “İman edip dünya ve ahiret için yararlı işler yapanlar bilmelidirler ki, biz güzel iş yapanların ecrini asla zayi etmeyiz.”