Üstelik sadece fiziksel değil, zihinsel ve duygusal güvenlik de gündemde. Artık en basit bir görüşü dile getirirken bile bir türlü güvenle konuşamıyoruz. Özellikle de sosyal medyada… Bir paylaşımda bulunurken, “Acaba bu paylaşım beni kimlerle karşı karşıya getirir?” diye düşünmek zorunda kalmak, insanı güvenlik duygusundan daha çok uzaklaştırmaz mı?
İç dünyamızdaki o büyük boşluğa karşı da duyduğumuz güvensizliği düşünmeliyiz. Yani, sosyal medyada kiminle arkadaş olduğumuzdan çok daha karmaşık bir mesele bu; duygusal güvenlik dediğimiz şeyin kırılganlığını ele alalım.
Duygusal güvenlik, günümüzde hemen herkesin kısmen kırık dökük bir durumda yaşadığı, öyle afili bir kavram. Aslında ne kadar güvenli hissettiğinizi anlamanın en kestirme yolu, telefonunuzda son bıraktığınız mesajlara bakmak olabilir. İşte, ‘en son’ yazdığınız o mesajı gönderdiğiniz kişi, size geri dönecek mi, dönmeyecek mi? Saatlerce bekleyip de üç kelimelik bir yanıt aldığınızda, içinizden bir his, "Bu güvensizlik neden?” diye sorar ya… İşte, bu tam da duygusal güvenlik krizine hoş geldiniz dedirten türden bir histir.
Yani fiziksel olarak ne kadar güvende olursanız olun, duygusal olarak tabiri caizse kırılganlık ve belirsizlik içinde çırpınıyoruz. "Beni gerçekten seviyor mu?", "Ya yanımda değilse?" gibi içsel senaryolar üretme kapasitemiz, ülkenin milli üretimden bile hızlı çalışıyor! Aklımızdan geçen her türlü felaketi bir film senaryosu gibi kurgulayıp, sonunda güvensizlik duvarını öyle bir örüyoruz ki, o duvarı aşmak için bir müteahhit ordusu gerekebilir.
Güvende hissetmek, özetle artık bir nostalji olmuş durumda. Kendi kendimizi duygusal olarak yıpratarak daha "güvenli" hissedebileceğimize inanıyoruz belki de. İronik değil mi? Sırf bir yanıt daha almak için dünyaları vermeye hazır, ama o yanıtı aldıktan sonra bile hâlâ içten içe güvende hissetmeyen, hep bir açık kapı arayan o kuşkucu tarafımıza "merhaba" deyin. Çünkü kim bilir, belki bir gün bir yerlerden gerçekten duygusal güvenlik hissi buluruz. Ama önce bir daha o mesajı kontrol edelim ne olur ne olmaz.