Türkiye 1 Ocak 2024 günü İstanbul'daki 'Şehitlere rahmet, Filistin'e destek, İsrail'e lanet' sloganıyla düzenlenen yürüyüşte elinde Kelime-i Tevhid bayrağıyla dönen İsmail Aydemir adlı vatandaş genç bir başka vatandaşın saldırısına uğradı. Ege Akersoy isimli genç üniversite öğrencisinin, "Siz Arap sevicisiniz." ve "Türkiye'de hilafet bayrağı açamazsınız." diyerek İsmail Aydemir'e yumruk attığı iddiaları basına yansıdı. Daha sonra Ege'nin bu saldırı nedeniyle yakalanarak tutuklandığı haberleri de kamuoyuna yansıtıldı.
Tüm bu gelişmeler olurken dahi ve olduktan sonra Türkiye ciddi şekilde ikiye bölündü. Ümmetçiler ve ulusalcılar cephesi kılıçlarını birbirine çekmekten hiç çekinmedi. Özellikle basında, sosyal medyada bu kutuplaşma net şekilde görüldü. Ayrıca bu eylemin sokakta gerçekleşmesi ve sokakta da net şekilde vatandaşlar arasında ayrışma yaşanmaya başlaması oldukça vahim durumların yaşanma ihtimalini maalesef ciddi şekilde işaret ediyor.
Ben 2023 yılında yapılan genel seçimler sonrası yazdığım bir analizde milliyetçi oyların yükselişine dikkat çekmiştim. Bu durum bir tesadüf değildi. Avrupa'dan başlayan ve özellikle Rusya, Ukrayna ve Polonya gibi Doğu Avrupa ülkelerinde güçlü şekilde hissedilen milliyetçilik ve ulusalcılık dalgasının Türkiye'de de kısa süre içinde etkili olabileceğini öngörmüştüm. Bunu elbette sadece ben öngörmüş olamam. Belki komplo teorisi gibi gelecek size ama benim bu yaşanan olaylar ile ilgili geniş kapsamlı bir fikrim daha var. Büyük oyun, plan vs. gibi şeylere çok inanamasam da bu defa ülkemizde büyük bir oyun ile karşı karşıya olabiliriz...
Milliyetçi ve ulusalcı düşüncelerin yeniden yaygınlaşmasıyla birçok tırnak içinde sola yakın insanın dahi milli değerlere çok daha bağlı, bir miktar militarist ve devletçi hale geldiği apaçık ortada. Bu insanlar bu duruma durduk yere gelmedi. Ülke üzerinde oyun oynamak isteyen ve Türkiye Cumhuriyeti'ni çökertme arzusuyla yanıp tutuşan bir zümre yangının fitilini ateşlemiş durumda diye düşünüyorum.
Milliyetçi ve ulusalcı düşüncenin yükseleceğini öngören hilafet ve şeriat yanlıları ya da onları organize eden güçler Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkma arzusuyla hareket ediyor. Bu apaçık ortada. Kim ne derse desin ama amaç burada Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyete zarar vermek.
"Şehitlere rahmet, Filistin'e destek, İsrail'e lanet" sloganıyla düzenlenen yürüyüşte Kelime-i Tevhid bayrağı açmak ve buna benzer birçok şeyi meşru hale getirmek, sokaklarda şeriat sloganları atmak, Suudi Arabistan'da oynanacak Süper Kupa finali nedeniyle yaşanan olaylar, son dönemde artan terör saldırıları ve askerlerimizin şehit oluşları arasında bir bağlantı olamaz mı? Elbette hiçbir şey ispatlanmamışken kesin konuşamam. Sadece kafamda çok tedirgin olduğum bir teori var ve size aktarmak istiyorum.
Arkadaşlar, dostlar uzun süredir toplumu iki kutba ayırma ve bu sayede de yıkılmaz denen Türkiye Cumhuriyeti'ni dize getirmek gibi bir plan yalnızca beni mi tedirgin ediyor? Ülkenin adeta iç savaşa sürüklenmek istendiği ve bunun sonrasında da İran'da yaşanan "Yeşil Devrim" gibi dini bir devrim ile ülkenin büyük bir kaosa götürülmek istendiği algısı sizde de oluşmuyor mu?
Bunu hilafet ve şeriat yanlıları tetikliyor diyorum ancak; onlar da belki farkında değil. Onların istediği zaten karşı oldukları laiklik ve cumhuriyete karşı ne olursa olsun bir zafer kazanmak. Bunun için kullanılıyor da olabilirler. Ama bu durumu umursamadıklarını görüyorum. Türkiye'de son dönemde ülkeye giriş yapan çok sayıda kaçak ve resmi göçmenle bir olan, ümmetçilik kisvesi altında Türkiye Cumhuriyeti'ne düşmanlık eden bir grup var. Bu gruba önderlik eden yöneticiler, algı yaratan medya vs. vs. bu ülkede her şeyi bulmak mevcut.
Diğer tarafa bakarsak, bu arada amacım kutuplaştırmak değil ama zaten maalesef kutuplar zaten kendiliğinden oluşmuş durumda. Ulusalcı cephede de algı yaratan ve bu kutuplaşmaya öanak tutan ciddi bir grup olduğunu da söylemek lazım. Ancak asıl düğmeye basanların ben cumhuriyet rejimini yıkmak siteyen ve ülkeye şeriat getirerek Türkiye'nin yapısını bozmak ve bu ülkeyi de Ortadoğu bataklığına çekerek ele geçirmek isteyenler olduğunu düşünüyorum. Bu da zaten yeni bir mevzu değil ancak; sokağa kadar yansıması, bazı olayların kasten provake edilmesi Türkiye'nin karanlık bir sona gittiğini işaret ediyor. Umarım yanılan ben olurum ve bu komplo terorileri gerçekleşmez.
Fakat ülkenin bakanları, eski bakanları, ünlü gazetecileri, sosyal medya fenomenleri, kanaat önderleri gibi önemli isimlerinin dahi keskin şekilde ayrıştığı atmosferde bu durumun sokağa daha fazla yansımama ihtimali de zayıf.
Bu nedenle bu olayları Türkiye Cumhuriyeti'nin güçlü devlet yapısının korunması için bir an önce engellemek gerek. Türkiye bu tarz kutuplaştrıma çalışmalarına paye bırakmayacak kadar güçlü bir ülke ve öyle kalmaya devam etmeli. Provakasyonlara gelmeyelim, Türkiye Cumhuriyeti'nin bekası için müsterih olmaya, modern Türkiye Cumhuriyeti'ne ve Atatürk ilkelerine bağlı kalmaya devam edelim. Böylece gücümüzü tüm dünyaya gösterelim. Zaten bu kara bulutlar o zaman kendiliğinden dağılacaktır.
Saygılarımla...