Hayatımızın üç temel unsuru: çalışmak, çalışmak ve yine çalışmak. Ama şu meşhur ofis koridorlarında çıkan ayak sesleri bile üç kuşağın arasındaki farklılıkları anlatmaya yetiyor. X kuşağı, elinde kahvesiyle erkenden ofiste olan; Y kuşağı, "büyük resmi görmek için toplantı yapmayı seven" ve Z kuşağı... Ah, canım Z kuşağı... "Ben bu mailde neden CC'deyim?" sorusuyla gününü kurtarmaya çalışan nesil.
X Kuşağı: "Yaşamak için çalışıyoruz"
1970 ve 80'lerin kahramanları: X kuşağı. İş hayatı onlar için kutsaldır, ofis sandalyelerine adeta ömür yeminleri etmektedirler. "Mesai" onlar için bir kavramdan öte, yaşam biçimidir. "Patronum ne derse, baş üstüne!" tavrıyla şirketlerinin yaşayan logoları gibidirler. Tüm bunları yaparken nahif bir şekilde, "Emekliliğimde Ege'de bir kasabaya yerleşirim," hayali kurar ama o hayal hep emekli maaşının bir tık altında kalır.
Y Kuşağı: "Ben bir ekibin parçasıyım"
Y kuşağı çok bilinçlidir, hatta fazla bilinçli! Çalışırken çevresine de şu soruları sorar: "Ben ne yapıyorum? Tüm bunların anlamı ne?" Biraz burnu havada gibi görünse de bir şirkette aidiyet hissi geliştirirse çözülmeyecek sorunu kalmaz. Ancak; "Toplantıdan kaçabilmek bir sanattır," diyerek toplantılarda kameralı ama sesi kısık modda bulunmayı tercih eder. Ofis jargonunda "büyük resim" tabirini aşırı kullanması ise çevresindekilerde hafif bir migren etkisi yaratır.
Z Kuşağı: "Ben bu dünyaya şirket mail'lerini cevaplamak için gelmedim."
Ve geldik sahnemizin en çarpıcı karakterine: Z kuşağı. Onlar "hız" ve "teknoloji" döneminin çocukları; bir gözleri TikTok'ta, diğer gözleri PowerPoint'te. Ancak en meşhur yetenekleri "dürüst ve filtresiz" olmak. Siz toplantıda tatlı tatlı bir fikir ortaya atarken, o aniden şu yorumu yapabilir: "Bu şirket neden böyle köhne fikirlerle yürüyor?"
Z kuşağı için hiyerarşi diye bir şey yoktur; patronuyla LinkedIn'de bağlantı kurar, ertesi gün aynı patrona "gönderdiğiniz dosyada typo var," maili atar. Çalışma tarzları kadar üslupları da çok farklı: "Gereksiz resmi olunmasına gerek yok, hepimiz insanız" diyerek şirket toplantısında "kanka" diye hitap etmeleri işten değil, kalptendir.
Peki ya geleceğimiz?
Bu farklı kuşakları bir arada tutmak, şirket yöneticileri için çağın en zorlu bulmacalarından biri. X kuşağı sadakatini, Y kuşağı stratejik düşüncesini, Z kuşağı ise yaratıcılığını ortaya koymaya devam ettikçe ofislerin renkliliği kaybolmaz. Ama şu bir gerçek: Z kuşağı, hepimize "mail kutusunun bir insanın ruh sağlığı için ne kadar tehlikeli olabileceğini" tekrar tekrar gösteriyor.
Ve sevgili okurlarım, kim bilir; belki de bu satırları okurken senin için de bir mail gelmiştir. Ama üzgünüm, onu ben cevaplayamam. Muhtemelen X’lerden biri çoktan cevaplamıştır çünkü…