Sanat kelimesi ne uyandıyor zihninizde ? 

Soyut, gizli ve yasak mı, yoksa gerçekle iç içe bir uygarlık adımı mı? 

Bazı basit tanımların çok ötesinde bir sanat tanıyorum: tiyatro. Bazen sanatın tüm kurallarını siliyor, her oyunda yeni kurallar koyuyor. Değişiyor; tıpkı insan gibi. Her milletten insanı ortak noktada buluşturan ‘insanca’sanat. İnsanlığın var oluşundan, devletlerin kuruluşuna en etkili iletişim oluyor.

 Her ne kadar Türk toplumu tiyatroyu Tanzimat döneminde tanıdı desek de ; ‘oyun’ kavramı üzerine kurulu köy seyirlik oyunları tiyatro ile gelişmenin ilk adımlarından biri bizim kültürümüzde. Halkın kendi kendine yeni şeyler öğrenmesi, geleneklerin yine bu oyunlar ile yayılması bu oyun kültürü ilerlemiştir. Tanzimat tiyatrosu yine Tanzimat aydınları tarafından bize değişimin ayak seslerini duyurmuştur. Batı oyunlarının tercümesi ve ‘vatan, millet, özgürlük’ ifadeleriyle Batılı anlamda ilk tiyatro eserleri tarihimizde yerini almıştır. Bu yeniliğin en güçlü örneklerinden Namık Kemal’in ‘Vatan Yahut Silistre’ adlı oyunu olmuştur.  Namık Kemal’in tiyatrosu Tanpınar’a göre ‘dava tiyatrosudur.’ Bu dava; Cumhuriyet Döneminde de aynı kararlıkla devam etmiştir. Atatürk ilklerinin temeli bu Tanzimat döneminin sanat anlayışında kendini gösterir. Halkçılık, milliyetçilik, vatan artık tiyatro ile anlatılır hale gelmiştir. Hızla değişen siyasi iklim beraberinde yasakları, baskıları getirdi ve Tanzimat Tiyatro eserleri sadece birer edebiyat metni olarak kaldılar ki zaten çoğunun yazılış amacı sahnelenmek değil okunmak üzerineydi. Amaç da zaten buydu; yeni bir edebi tür ile yenileşmeyi halka anlatmak. 

Savaştan çıkmış, düşman işgalinden kurtulmuş ve yeni kurulmuş olan Cumhuriyet; bir rejimden çok daha fazlasıydı Atatürk için. Her zaman daha ileriye yürümek, ‘muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak’ öncelikli gayeydi. Cumhuriyet’in ilk yıllarında yapılan inkılapları halka en iyi şekilde aktarmanın bir yoluydu tiyatro. 19 Şubat 1932’de Atatürk’ün talimatıyla halkevlerinin açılması ve burada oynanan oyunlar çağdaş Cumhuriyet’in tüm öğretilerini halka sunuyordu. Tamamen sosyal fayda anlayışıyla yola çıkılmış ve günümüz Türk tiyatrosunun temelleri atılmıştı.

Tiyatrodan toplum için faydalanmak onu diğer sanatlardan ayıran değil bilakis onu kendine has sanat yapan bir unsurdur. Bu nedenle 1923- 1940 yılları arasında bilinçli bir ‘Atatürk Nesli’ yetiştirmek öncelikli hedefti. Diğer tüm edebi eserlerde olduğu gibi tiyatro metinlerinde de Atatürk, cumhuriyet öncelikli temalardı.   

Özellikle 1930’lu yıllar Mustafa Kemal Paşa’nın sahne sanatlarına olan ilgisinin de arttığı yıllardı. Her alanda olduğu gibi kadınlarında sahnede olmasını her daim desteklemiş ve teşvik etmişti. Tiyatronun yayılmasında ve tanınmasında emekleri olan bir devlet adamı olmasından ziyade iyi bir tiyatro izleyicisi olduğunu da unutmamak gerek. Onun seyirci olarak katıldığı oyunlara halkın da ilgi duyması tiyatronun yayılması açısından oldukça önemlidir. Zira tiyatro seyircisi ile var olan bir sanattır. 

Türk tiyatro tarihinde Atatürk’ün bir diğer yeri de ilk dramaturglardan olmasıdır. Özellikle oyunun seyirciye verdiği mesaj, Türkçenin anlaşılır şekilde olması onun tiyatro eserlerinde müdahale ettiği kilit noktalardır. Bay Önder, Taş Bebek ve Bir Ülkü Yolu adlı tiyatro oyunları onun dramaturgluğunu yaptığı önemli metinlerdir. Bir devlet adamının her alanda olduğu gibi sanata ve sanatçıya titizlikle davranıp, bunu bir mesele haline getirmesi sanatın, tiyatronun devletler tarafından nasıl desteklenmesi gerektiğine örnek teşkil ediyor. (ULUSKAN 2010, 423).

Tiyatro her daim Türk tarihi ve siyasetiyle iç içe olmuştur. Cumhuriyet ile yeniden şekillenmiş ve Atatürk döneminde çağdaş sanatlar arasındaki yerini almıştır. Dünyanın her yerinde olduğu gibi sert siyasi söylemlerden en çok yine tiyatro etkilenmiş fakat yine de halka ulaşmaktan vazgeçmemiştir. 
Milletine ait her güzellikte bir emeği var Atatürk’ün. Her şeyin hızla keşfedilip anında unutulduğu bu yüzyılda, sert ve kırıcı siyasi üslupların arasında nasıl var olduğunu belki de hiç merak etmediğimiz her şey, onun hayali. Bazı tanımlar çok basit kalır Atatürk ve sanat için. Ama büyümenin, gelişmenin ve var olmanın sanatla mümkün olacağını unutmamak gerekir. Atatürk gibi…

Kaynakça
ULUSKAN, Bayındır Seda. ATATÜRK’ÜN SOSYAL VE KÜLTÜREL POLİTİKALARI , ANKARA-2010