Güneydoğu Anadolu'nun orta kısmında konumlanan Diyarbakır, Mezopotamya'nın kuzeyinde, Dicle Nehri'nin hemen güneyinde yer alır. Deniz seviyesinden 650 m, Dicle Nehri'nden ise 100 m yükseklikte bulunan şehir, yüksek platolarla çevrelenmiş bir havzanın ortasında bulunuyor. Diyarbakır Havzası, Dicle Nehri'nin kuzey-güney doğrultusunda uzandığı bir eksende konumlanırken, güneybatısında Karacadağ kütlesi yer alır.
Ilıman iklimi ve bereketli toprakları ile anılan Diyarbakır'ın ne zaman kurulduğu hakkında birçok teori bulunmakta. Ancak, şehir merkezinde bulunan İç Kale'deki Amida Höyük (Virantepe) üzerinde yapılan arkeolojik çalışmalarda, MÖ 3000'lere tarihleyen Hurri uygarlığına ait izlere rastlanmış. Bu durum, Diyarbakır'ın tam 5000 yıldır sürekli olarak yerleşime ev sahipliği yaptığını ortaya koyar.
"Verimli Hilal" olarak adlandırılan Mezopotamya'nın en geniş ve en verimli bölgesini oluşturan bu alan, tarih öncesi dönemlerden bugüne birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış. Bereketli toprakları ile tanınan bu bölge, Dicle Nehri'nin verdiği hayat ile birlikte, birçok önemli kültürel ve tarihi mirasa ışık tutmuştur.
Diyarbakır'ın tarih boyunca kullandığı adlar, bölgedeki etnik ve politik dönüşümlerin belirgin izlerini taşıyor. Asur hükümdarı Adad Nirari I'nin (MÖ 1316-1281) hakimiyeti zamanında şehir "Amidi" veya "Amedi" olarak anılmış. Roma döneminde ise "Amid" ve "Amida" isimleri kullanılmış. Süryanilerin "Amid", "Omid", "Emit" ve "Amida" isimlerinin yanı sıra, İslam döneminde kullanılan "Kara Amid", "Kara Hamid" ve "Diyar-ı Bekir" isimleri, şehrin adının "Diyarbakır" olarak değiştirildiği Cumhuriyet dönemine kadar var olmuştur.