Kurtuluş Savaşı yıllarında geçen bir hikâyeye göre, Tekirdağ'ın bir köyü olan Anaoğul, savaşın acımasız yüzüyle tanışmıştır. Efsaneye göre, köy düşman kuvvetlerinin eline geçer. Köyde eli silah tutan tüm erkekler cephede olduğu için yalnızca kadınlar, çocuklar ve yaşlılar kalmıştır.

Düşman askerleri köyü ele geçirir geçirmez yaşlıları bir araya toplayarak büyük bir binaya kapatır. Burada, insanlık dışı işkenceler uygulayıp onları ıslak urganlarla döverler. Bu zulüm karşısında dayanamayan cesur bir erkek çocuk, düşman askerlerine saldırır. Ancak yakalanır ve köy meydanına getirilir.

Çocuğunu köy meydanında gören annesi, korkusuzca oğluna doğru koşar. Anne ve oğulun bu buluşması, düşman askerlerinin acımasızca açtığı ateşle sona erer. Ana ve oğul, birbirlerine sarılmış halde orada şehit düşerler.

Bu trajik olayın ardından köy, “Anaoğul” adını alır. Ana ve oğulun mezarı köyün ortasına defnedilir ve yıllar sonra bu mezar bir türbe haline getirilir. Bugün, Anaoğul Köyü, bu acıklı efsanesiyle ziyaretçilerine tarihi bir ders ve duygusal bir hikâye sunmaktadır.