Son haftalarda sosyal medyada karşımıza çıkan Contemporary İstanbul’da “Türkçenin Gücü” başlığıyla yayılan eseri hepiniz görmüşsünüzdür. Eserde Türkçe “Görüşemeyeceklermiş” fiiline karşılık İngilizce “I heard that they are not gonig to be able to see each other” yazılmış. Ardından sosyal medyada Türkçenin gücü olarak yayılıyor. Türkçe bir dille karşılaştırılarak “gücü” ölçülebilecek bir dil değildir.
Her dil kendi milletine, ulusuna yetecek düzeyde gelişmiştir ve güçlüdür. Buradan hareketle bu eserin altında kendi dilinin gücünü görmeye tahammül edemeyenler doldurmuş. Kaç millet var acaba bizim gibi dilini ve tarihini yetersiz gören? Böyle zamanlarda en zorunu başarmış olan usta yazarları düşünüyorum. Nelerle başa çıkmışlar, ne mücadeleler vermişler. Dilde yenileşme hareketlerinin en önemlisidir bence, Milli Mücadele edebiyatını da başlatan “Yeni Lisan” makalesi. Ziya Gökalp, Ali Canip Yöntem ve Ömer Seyfettin’in çıkardığı Genç Kalemler dergisinde günümüz Türkçesinde hâlâ görebildiğimiz etkiler bırakan bir makale yayımlanır: Yeni Lisan.
Ömer Seyfettin makalede bu dilin öze dönmesi gerektiği, Arapça ve Farsça sözcük tamlamalarının bırakılması gerektiğini, dilin sadeleşmesi gerektiği, İstanbul Türkçesinin esas alınması gerektiğini belirtmiştir. Burada sık sık gençlere de öğüt verir. Gençler eğer bu çağrıyı dikkate almazlarsa milli bir edebiyat kurmanın mümkün olmayacağını belirtir. Zor zamanlarda geleceğe bırakılmış çok kıymetli düşünceler. Her türlü eleştiriye rağmen bu hareket başarılıdır. Bu hareketin tohumu ile Dil Devrimi şekillenmiş. Türkiye Türkçesi öz hâline kavuşmuştur. Öyle bir dil ki Türkçe Asya, Doğu, Batı ve Anadolu’nun izlerini taşır. Bu dili çözümleyebilmek iyi bir Türk tarihi, dinleri ve kültürü bilmeyi gerektirir.
Türkçe benim ses bayrağım, diyen Dağlarca’nın, divân şiirinde Türkçe yüklemden şaşmayan Bâkî ve Nedim’in, Anadolu’da saf Türkçeyi benimseyen Yunus Emre’nin, durum öykülerini en yalın hâlde yazan Sait Faik’in, söz sanatlarının sınırını zorlayan Turgut Uyar’ın bu dilde gördüğü çok şey vardı. Bozkırlardan Anadolu’ya oradan da Batı’ya uzayan bu dil çok kıymetli. Bize özgü ve çok güçlü. Cumhuriyet’in 100. yılında bu milletin dili için mücadele edenlere teşekkür borçluyuz.