Kilis, ülkemizde Akdeniz Bölgesi'nden Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ne geçiş sağlayan ve Suriye ile komşu olan bir sınır kenti. M.Ö. 1700'lere dayanan tarihi geçmişiyle, Hitit Devleti'nin önemli kentlerinden biriydi. Eşsiz yapısı ve tarihi zenginlikleriyle dikkat çeken Kilis, aynı zamanda Hititlerin heykel atölyesinin bulunduğu yer olan Yesemek'in de sahibi. Bu atölye, dünya genelinde benzerine rastlanmayan bir örnektir. Kilis, M.Ö. 700 ile 550 yılları arasında Asur, Med ve Pers İmparatorlukları'nın yönetiminde yer almıştır.
Kilis isminin kökeni ise küçük bir gizeme sahip. İlk kez bir Asuri tabletinde "Ki-li-zi" adında bir yerden söz edilmesi, Kilis'in Asurlular döneminden beri var olduğunu gösteriyor. Antik Kilis'in, bugünkü yerinden 12 km batıda olduğu ve Büyük İskender zamanında Ürya Nebi adında bir kent kurulduğu tahmin edilmekte. "efendi" anlamına gelen "Kiris" ismiyle anılıyor olabileceği düşünülüyor.
Kiris, bir dönem İskenderun Körfezi'nden Fırat Nehri'ne kadar uzanan Christik'i eyaletinin merkeziydi. Bizans'ın doğu sınırlarını gösteren bazı haritalarda bugünkü Kilis'in olduğu yerde "Ciliza" adlı bir bölge görülmekte. Romalılar döneminde bu bölge "Ciliza siv ürmajijant" olarak anılırmış. 9. yy. başlarında bölgeye gelen Müslüman Türklerin, kendi lehçelerinde "düz, dümdüz" anlamına gelen "Kilis" sözcüğünü yerleşim merkezine verdikleri anlaşılmakta.
Ek olarak, Şor Türkleri de "bal dalağına" anlamına gelen "Kilis" tabirini kullanıyorlarmış. Bu bakımdan, Kilis ismi hem tarihsel kökenlerini hem de çeşitli kültürlerin izlerini taşıyor. Bu eski ve zengin tarihi ile Kilis, Türkiye'nin veya belki de dünyanın en ilginç yerleşim yerlerinden biri olmaya devam ediyor.