Nezaket kurallarını bir miktar esnettiğinizde suistimal edildiğiniz ortamların neresinden tutarsanız tutun elinizde kalır. En önemlisi de o ortamda hiçbir şey yapmamış olan kişi sizsinizdir ama karşınızdaki manipülasyon ustası kırılgan egosuyla sizi Murano camına hapseder.
Nedir bu Murano camı? İtalya’nın Venedik taraflarında bir adadan alır adını, dışarıdan çok estetik ve gösterişli durur ama elinize aldığınızda çok hafiftir. Kırılgan ego da böyledir. Özellikle kendilerini aşırı güçlü gösteren tipler, dışarıdan aşırı gösterişli dururlar ama içlerindeki tahammül seviyesi en sakin adamı bile şoke eder.
Arkadaşlık ilişkisi bile zor kurulurken bir de bu insanlarla romantik ilişkinizin olduğunu düşünsenize. Sürekli bıçağın keskin yüzünde yara almadan yürümeye çalışan bir mahkumsunuz.
Estetik kaygıları yüksek olduğu için eleştiri standartları da nezaketin ötesinde bir çukur olan bu insanlara en ufak bir eleştiri yönelttiğinizde oturduğunuz masada yalnız kalma olasılığınız aşırı yüksektir.
Bir anda gösterdikleri aşırı tepkiler, koşullar ne olursa olsun sürekli haklı olmaları derken bir sabah uyandığınızda “Ben bunu hak ediyor muyum?” dersiniz.
Özgüven eksikliği her yanı delik bir botun su alması gibidir hangi deliği kapatırsanız kapatın mutlaka o bot o suyu alacaktır. Kapatılamayan açıklar gün gelip en sakin anınızda hayatınızı sorgulamanıza neden olur.
İstinasız her iyiliğin kötülükle karşılık bulduğu yer kürede, kırılgan egosu olan insanların köleliğine uygun değilseniz bunu da nazikçe kendilerine belirtiyorsanız suçlanmama gibi ihtimaliniz olamaz.
Dünya onların egoları hatırına dönüyor aman diyeyim…
Her şeyin kendileriyle alakalı olmasını bir kenara bırakın uluslararası önemli kararlar bile sırf onların mutluluğu için alınıyor. Onlar kaldırımda, sıradan kıyafetleriyle yürürlerken Jamelia Superstar çalıyor. Çünkü “Sen bir superstar olmalısın.”
Dünya momentum sebebiyle dönüyor ve hiç birimizin inanılmaz bir önemi yok. Muhteşem katkısı olan insanların bile yaptıkları işler önemli. Nasıl karakterleri olduğunu kimse önemsemiyor. Bir noktada sundukları ile değerlendiriliyorlar ve öyle hatırlanıyorlar.
Körün ölüp badem gözlü olmasının da bunda büyük etkisi var. İnsanların en yakınlarındaki insanlara nasıl davrandıklarına dair en ufak bir fikrimiz olmuyor çoğu zaman ve onları belirli kıstaslar ile değerlendiriyoruz.
Bir ilişkide iyilik tek taraflı bir rutine dönüyorsa ve bu görev gibi algılanıyorsa ne kadar suiistimal edildiğinizi fark eder etmez lütfen oradan uzaklaşın.
Tamam kimse o denli önemli değil dedim ama siz de analarınızın biricik çocuklarısınız. Birinden değer görmek için harcadığınız vakti lütfen kendinize, ailenize en kötü ihtimalle buna ihtiyacı olan insanlara harcayın.
Her iyilik yapan bazen de sizin iyiliğinizi istemiyordur. Bazen o iyiliği yapmanın yaşattığı tatminin bağımlısı bir insana denk gelmiş olabilirsiniz. Adrenalin gibi yardımseverliğin de bağımlısı insanlar var ve aşırı tehlikeliler size sürekli borçlu hissettirip sizi kendilerine bağımlı hale getirirler.
İyinin kötünün ayrımını net yapamadığımız zamanlar olabilir en azından objektif yorumlara açık olabilirsiniz. Bazen çok güvendiğimiz aklımız bize inanılmaz illüzyonlar yaratıp en saçma ormanlarda mantar yedirip Alice’in dünyasına sokabiliyor.
Yeni bir yıla girmemize çok kalmadı, bırakın parayı, şansı farkındalık dolu bir dönem için kendinizi hazırlamaya başlayın. Bu aralar dilek kapım açık herkese farkındalık diliyorum, tutması an meselesi şimdiden iyi haftalar…